Connect with us

Haberler

Doğal afetler Türkiye sigorta sektörü için öngörülen en önemli risk

Yayın tarihi

-

 

PwC ve Finansal Yenilik Etüt Merkezi (Centre for the Study of Financial Innovation – CSFI) işbirliğinde 54 ülkede gerçekleştirilen “Sigortacılıkta Öngörülen Riskler Anketi 2013” dünyada ve Türkiye’de sigortacıların öncelikli risk beklentilerini ortaya koyuyor.

 

Talar Gul

Talar Gul

Sigorta sektöründeki riskleri sıralayan ve PwC ile Finansal Yenilik Etüt Merkezi (Centre for the Study of Financial Innovation-  CSFI) işbirliğinde 54 ülkeden 662 sektör temsilcisinin katılımı ile gerçekleştirilen anketin sonuçlarına göre, uluslararası ve yerel düzeylerde getirilen “yeni yasal düzenlemeler”, dünya genelinde sigorta sektörünün önündeki en büyük risk olarak görülüyor. Türkiye’de ise ilk sırada “doğal afetler”, ikinci sırada “aktüeryal varsayımlar” ve üçüncü sırada “risk yönetimi kalitesi” sektör için önde gelen riskler olarak yer alıyor.

 

PwC ve Finansal Yenilik Etüt Merkezi (Centre for the Study of Financial Innovation: CSFI) işbirliğinde gerçekleştirilen Sigortacılıkta Öngörülen Riskler Anketi 2013, sermaye yeterliliği ve şirketlerin işleyişine ilişkin getirilen yeni düzenlemelerin sigortacılık sektöründe maliyet ve yasal düzenlemelere uyum gibi sorunlara yol açabileceğini ortaya koyuyor.

 

Türkiye sonuçları

PwC ile CSFI işbirliğinde gerçekleştirilen ankete Türkiye’den 6’sı hayat sigortası, 9’u hayat dışı, 1’i reasürans, 3’ü broker ve 3’ü gözlemci olmak üzere 21 kurum temsilcisi katıldı.

 

Türkiye’den katılımcıların risk listesinin en başında doğal afet kaynaklı riskler yer aldı. Katılımcılardan biri “deprem modellemesindeki eksikliğe” dikkat çekti. 2. sırada yer alan aktüeryal varsayımlar dünya ortalamasının oldukça üstünde yer aldı. Bu alandaki yorumlardan birinde demografik değişikliklerin mevcut bireysel emeklilik sistemine uzun vadede olumsuz etkilerinin altı çizildi.

 

PwC Türkiye Sigorta Sektörü Lideri Talar Gül anket sonuçlarını şöyle değerlendirdi: “Katılımcıların ankete verdikleri cevaplara göre, Türkiye’deki risk sıralamasının dünya genelinden bazı alanlarda oldukça farklı olduğunu görüyoruz. Örneğin risk yönetimi kalitesi bizde 3.sırada yer alırken, dünya genelinde 7.sırada yer alıyor. Kurumsal yönetim ilkelerinin oluşturulmasına bağlı riskler ise Türkiye’de 8.sırada yer alırken, dünya genelinde 17.sırada yer alıyor. Bu sonuçlardan şirketlerin özellikle çerçeve risk yönetimi ve iç kontrol yapılarına istedikleri kadar odaklanamadıkları kaygısı çıkabilir.

 

Dünyada sıralamada gerilerde yer alan aktüeryal varsayımlar riski Türkiye’de 2. sırada bulunuyor. Bu durum Türkiye’de aktüeryal karşılık hesaplamalarının ve bunların etrafındaki belirsizliğin, özellikle finansal sonuçlat açısından, şirketler için başlıca risklerden birini oluşturduğunu gösteriyor. Dünyada üst üste 2 seferdir 1.sırada yer alan yasal düzenlemelere uyum riski ise Türkiye’de bu yıl 11.sırada yer aldı. Avrupa’nın ve dünyanın çok yakından takip ettiği ve uyum konusunda şirketlerin büyük bir risk olarak gördükleri Solvency II Direktif’inin Türkiye’deki şirketlerin gündeminden düşmüş gibi duruyor”

 

Katılımcılardan birinin, “Mevcut ekonomik ortam uzun vadeli aksiyon alınmasına izin vermiyor; kısa vadeli plan yapmanın da uzun vadede yan etkileri olacaktır” şeklindeki yorumu dikkat çekerken, bir diğer katılımcı da “Türk sigorta sektörü için, fiyatlama (aşırı rekabetten dolayı primlerin düşük olması) önümüzdeki birkaç yılda en önemli kaygı konusu olacak” değerlendirmesi yapıyor. Katılımcıların birçoğu motor branşlarında karsızlık sorununa dikkat çekiyor ve bu durumu sektörün en büyük kaygı kaynağı olarak değerlendiriyor.

 

Yönetim kalitesi ve iş uygulamalarıyla ilgili kaygılar da listede ilk 10’a giriyor.

 

Bunun aksine dünya endeksinde 6. sırada bulunan garantili ürünlerle ilgili riskler Türkiye’deki sıralamaların oldukça altında kaldı. Bu konuda anket katılımcılarından biri “azalan satışlarla birlikte çok büyük bir sorun yok, ancak bazı şirketler eski müşterilerine yüksek getiri  garantili ürünler sunuyor, bu da mali zarara yol açacaktır. Yine de bunun etkisi borç ödeyememe riski yaratacak kadar ciddi olmayacaktır” yorumunu yaptı.

 

Türkiye’de üst sıradaki kaygılar:

• Doğal afetler

• Aktüeryal varsayımlar

• Risk yönetimi kalitesi

• İş uygulamaları

• Kurumsal Yönetim

 

Türkiye’de alt sıradaki kaygılar:

• Yasal düzenlemeler

• Politik gelişmeler

• Makroekonomik ortam

• Getiri garantili ürünler

 

Türkiye’de sigortacılık sektörünün tespit edilen risklerin yönetimi konusunda hazırlıklı olmadıkları da araştırmanın ortaya koyduğu sonuçlardan biri. Katılımcılara sorulan “tespit ettiğiniz risklerin idaresi konusunda sigortacılar sizce ne kadar hazırlıklılar?” sorusuna verilen yanıtlara göre Türkiye, 2,87 puan ile 2,95 olan dünya ortalamasının altında puan aldı.  Katılımcılardan birinin “Sektör bu risklere çok hazırlıklı değil ve durumu iyileştirmek için de çok fazla çaba göstermiyor” şeklindeki yorumu, bu konudaki yaklaşımı özetliyordu.

 

Dünya genelinde anket sonuçları

54 ülkeden 622 sektör temsilcisinin ve sektör gözlemcisinin katılımı ile gerçekleştirilen araştırma önümüzdeki 2-3 yıl için öngörülen en büyük riskleri belirlemeyi hedefliyor. Düzenlemelere ilişkin riskler, Kuzey Amerika, Avrupa ve Uzak Doğu/Pasifik de dahil olmak üzere tüm büyük piyasalarda ilk sırada yer alıyor.

 

Araştırma, dünya sigortacılık sektörü açısından hazırlıkları yedi yılı aşkın süredir süren ve Avrupa genelinde hem sigortacılık düzenlemelerine yeknesaklık getirecek hem de yeni sermaye kuralları getirecek olan Solvency II Direktifi’nin en önemli kaygıların başında yer aldığını ortaya koydu. Avrupa Birliği üyesi olmayan birçok ülke de kendi sermaye ve sigortacılık düzenlemelerine son şeklini vermek için bu direktifin sonuçlarını ve uygulamasını bekliyor.

 

En son ankete kıyasla üst sıralara tırmanan bir diğer risk ise dünya genelinde 4. sırada yer alan “iş uygulamaları”. Bu risk Türkiye’nin de arasında bulunduğu Orta Doğu/Asya bölgesinde en önemli risk olarak görülüyor.  Şirketler ve düzenleyici kuruluşların yanlış uygulamaları ortadan kaldırmak için yaptığı çalışmalara rağmen, bu özellikle de satış baskısının yoğun olduğu ekonomik kriz döneminde hala büyük risk olarak görülüyor.

 

Araştırmanın ortaya çıkardığı en önemli kaygılar arasında dünya genelindeki listede 2. sırada “yatırım performansı” ve 3. sırada “makro ekonomik ortam” bulunuyor. Bu durum yıllardır süren düşük faiz oranları ve yoğun rekabete maruz kalan sigorta sektörün üzerindeki baskıları artırıyor. En temel kaygılardan bir diğeri ise 6. sırada gelen getiri garantisi sunan ancak günümüzdeki düşük faiz oranları ile kârlı olarak finanse edilemeyen getiri garantili ürünler.

 

 

Sigortacılıkta Öngörülen Riskler Anketi, afetlerin sıklığının artması ve tazminat maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle 5. sıradaki doğal afetler kategorisinde sigortacılık riskleri hakkında kaygıların sürdüğünü gösteriyor.

 

Araştırmanın editörü David Lascelles’e göre: “Sektörün karşı karşıya olduğu en büyük risklerin, riskleri azaltması gereken yasal düzenlemeler alanından gelmesi çok ironik, özellikle de faaliyet ve sigorta ile ilgili koşulların ağır olduğu bu dönemde. Bu baskıların yönetimin baskılarla başa çıkma kabiliyeti ile ilgili artan kaygılara yansıması da çok doğal.”

 

PwC’nin küresel sigorta lideri David Law ise şunları söyledi: “Bir kez daha yasal düzenlemeler bir numaralı risk olarak karşımıza çıkıyor. Belirsiz makro ekonomik ortam ve azalan yatırım performansı da kaygılar listesinin ilk sıralarında yer almaya devam ediyor. Bu zorluklarla başa çıkabilmek yöneticilerin en önemli önceliklerinden biri.Bununla birlikte sigortacıların sadece bu tekrarlayan sorunlara odaklanması ufukta görünen diğer tehdit ve fırsatları kaçırmalarına neden olabilir. Sektör, teknoloji ve müşteri beklentileri açısından çok büyük değişimden geçiyor. Bu değişimler sonucunda sigortanın nasıl satıldığı, riskin nasıl fiyatlandığı ve hatta sigortanın ne anlama geldiği bile yeniden şekilleniyor. Bu gelişmeler, sektöre yeni girecek şirketlerin önünü açabilir ya da diğer finansal hizmetler sektörü oyuncularının kârlı işletmeler kurmasını sağlayabilir.”

 

PwC ve CSFI / Sigortacılıkta öngörülen riskler anketi – 2013

 

Dünya                                                          Türkiye

1 Yasal düzenlemeler                                              1 Doğal afetler

2 Yatırım performansı                                  2 Aktüeryal varsayımlar

3 Makro-ekonomik ortam                            3 Risk yönetimi kalitesi

4 İş uygulamaları                                         4 Yatırım performansı

5 Doğal afetler                                                          5 İş uygulamaları

6 Getiri garantili ürünler                             6 Sermaye bulabilme

7 Risk yönetimi kalitesi                                7 Repütasyon

8 Yönetim kalitesi                                        8 Kurumsal Yönetim

9 Uzun vadeli yükümlülükler                                  9 Yönetim kalitesi

10 Politik müdahaleler                                 10 Makro-ekonomik ortam

11 Dağıtım kanalları                                     11 Yasal düzenlemeler

12 Aktüeryal varsayımlar                             12 Uzun vadeli yükümlülükler

13 İnnovasyon                                                          13 Dağıtım kanalları

14 Repütasyon                                                          14 İnnovasyon

15 Değişim Yönetimi                                     15 Arka ofis

16 Sermaye bulabilme                                             16 İklim değişikliği

17 Kurumsal Yönetim                                              17 Getiri garantili ürünler

18 İklim değişikliği                                       18 Terörizm

19 İnsan kaynağı                                          19 Suç

20 Ürün geliştirme                                      20 Değişim Yönetimi

21 Sosyal medya                                           21 İnsan kaynağı

22 Suç                                                            22 Reasürans

23 Karmaşık yapıdaki araçlar                                  23 Çevre kirliliği/ kirlilik

24 Reasürans                                                           24 Ürün geliştirme

25 Arka ofis                                                   25 Sosyal medya

26 Çevre kirliliği/ kirlilik                              26 Politik müdahaleler

27 Terör                                                        27 Karmaşık yapıdaki araçlar

 

Editöre Notlar:

 

– Sigortacılıkta Öngörülen Riskler Anketi araştırması, 2013 yılının Mart ve Nisan aylarında 54 ülkeden 662 katılımcı ile gerçekleştirilmiştir. Ankete katılanların dağılımı şu şekildedir:

  %
Hayat dışı 35
Hayat sigortası 26
Reasürans 7
Sigortacılar 6
Gözlemciler 26
   

– Araştırma, finansal riskler üzerine CSFI tarafından uzun süredir gerçekleştirilen Banana Skins serisinin sonuncusu. Bundan önceki Insurance Banana Skins araştırmaları 2007, 2009 ve 2011 yıllarında gerçekleştirilmişti.   Araştırmaları CSFI’ın internet sitesinden  www.csfi.org ya da PwC’nin internet sitesinden www.pwc.com indirebilirsiniz.

 

 

PwC Türkiye

PwC, 158 ülkedeki 180.000’i aşkın çalışanı kurduğu güçlü ilişkilerle müşterileri için uygulamaya dönük öneriler geliştirmek amacıyla düşünce, deneyim ve çözümlerini paylaşır. PwC 1981 yılından beri faaliyet gösterdiği Türkiye’de, İstanbul’da iki, Ankara’da, Bursa’da ve İzmir’de birer ofis olmak üzere toplam 5 ofiste 33 ortak ve yaklaşık 1,350 kişilik profesyonel kadrosu ile Türk iş dünyasının aradığı değeri yaratmak için hizmet sunmaktadır. 

Haberin Devamı
Advertisement
Yorum yap

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Su kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olacak yöntemler

Yayın tarihi

-

Yazar:

Su, dünyamızdaki yaşamın kaynağı ve canlı ekosisteminin hayatını devam ettirebilmesi için de ihtiyaç duyduğu en temel öğe. Dünyamızın milyonlarca yıldır sürdürdüğü ve kendi kendini temizleyerek canlılara hayat veren su döngüsü, yine insan etkisi ile son yıllarda iyice bozulmaya başladı. Bilinçsiz su kullanımı ve tüketimi, hızlı sanayileşme, büyüyen şehirler ve yanlış tarım uygulamaları gibi birçok farklı faktör suyumuzun kirlenmesine ve kendi içerisindeki döngüsünün bozulmasına yol açıyor. Yarattığımız bu kirliliğe ve su döngüsüne verdiğimiz zarara dur diyecek olan da yine bizleriz. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, 22 Mart Dünya Su Günü’nde suyumuzu nasıl temiz tutabileceğimiz, israf etmeden kullanabileceğimiz ve koruyabileceğimize dair ipuçlarını paylaştı.

Atıklar doğrudan suya boşaltılmamalı

Suyumuzu en çok kirleten öğelerden birinin bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde doğaya bırakılan atıklar olduğu biliniyor. En basit haliyle gün içerisinde mutfaktan boşaltılan ve suya karışan yemek artıkları, kullanılmış yağlar, suya atılan peçete ve kağıtlar, kanalizasyona dökülen atıklar doğrudan suya karışarak kirlenmesine neden oluyor. Bu da suyun temas ettiği toprağın kirlenmesi ve kendi içindeki dengesinin bozulmasına, aynı zamanda da bu suları tüketen evcil hayvan ya da insanların hastalanmasına yol açıyor. Atık kontrolünün hem bireysel hem de şirketler ya da kamu kurumları tarafından çok iyi yapılması, suyun korunması ve temiz tutulması için atılabilecek en önemli adımlardan.

Suyu boşa kullanımı engellenmeli

Suyumuz, hayatımızı devam ettirmemiz için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Bunun için de tek damlasının bile israf edilmemesi, boşa akıtılmaması ve kullanılmaması çok önemli. Özellikle evlerin içerisinde elde bulaşık yıkamak, el yıkarken ya da diş fırçalarken suyu boşa akıtmak, bozuk su tesisatlarını tamir ettirmemek, sık ve gereksiz yere araç yıkatmak, bahçe sulama gibi işlemler için damlama gibi etkin yöntemleri kullanmamak suyun israf edildiği örnekler arasında. Bu ve benzeri kullanım yanlışlarının da önüne geçerek suyumuzu koruma altına almak ise çok önemli.

Plastik kullanımından vazgeçilmeli

Suyumuzu en çok kirleten maddelerden biri de plastik. Günlük hayatımızda birçok noktada kullandığımız ve doğaya doğrudan zarar veren plastikler, suyun içerisinde yüzlerce yıl bozulmayarak kirletici özelliklerini koruyor. Bunun için plastik poşetler, şişe sular gibi ürünlerin kullanımının sıfıra indirilmesi gerekiyor. Doğaya bırakılan her bir plastik madde, canlı ekosistemini de doğrudan etkileyerek yaşam alanlarını tahrip ediyor.

Çevreyi kirleten ürünlerin kullanımı azaltılmalı

Gün içerisinde sıkça kullanılan, plastiğin yanı sıra geri dönüştürülemeyen farklı materyallerden oluşan ürünlerin kullanımı da suyumuzu kirleten unsurlar arasında. Deodorant, parfüm gibi ürünlerin hem üretimi hem de kullanımı sırasında yapılan hatalar da su kaynaklarının uzun vadede farklı kimyasallarla kirlenmesine neden oluyor. Yine buna benzer kişisel bakım ürünleri ve kozmetikler de suyun kirlenmesini sağlıyor. Bu ürünlerin kullanımı sonrasında yıkanması sırasında karışan kimyasal maddeler, su kaynaklarına ulaşarak doğanın dengesinin bozulmasına yol açıyor. Bunun için doğa dostu olan, sertifikalı ve kirlenmeyi azaltacak ürünlerin tercih edilmesi de etkili bir yöntem olabilir.

Deniz, göl ve nehirlerin temiz tutulması gerekiyor

Su döngüsünün en önemli parçalarından biri olan ve ana su kaynakları arasında da sayılan denizlerin, göllerin ve nehirlerin de kirletilmemesi ve korunması gerekiyor. Bu su kaynaklarına çöp atılmaması, var olan çöplerin temizlenmesi ve hiçbir şekilde atık karıştırılmaması suyun korunması için çok önemli. Özellikle su döngüsünün önemli bir parçası olan tatlı su kaynaklarının kirletilmemesi için bireysel olarak harekete geçilmesi canlı hayatın devamlılığı için de gerekli noktalardan biri olarak öne çıkıyor.

Pil atıklarına dikkat edilmesi

Günlük hayatta bir güç kaynağı olarak kullanılan piller, suyu ve toprağı kirleten en önemli maddeler arasında. İçerisinde bulunan cıva, kurşun, nikel gibi ağır metaller, atık olarak doğaya bırakıldıklarında uzunca bir süre kirlenmeye sebebiyet verebiliyor. Bu sebeple pillerin mutlaka toplanması, uygun alanlara atık olarak bırakılması, imha edilmesi ya da geri dönüştürülmesi gerekiyor. Pillerin suya hiçbir şekilde temas ettirilmemesi büyük önem taşıyor.

Haberin Devamı

Haberler

“KOBİ’ler sürdürülebilir büyüme açısından deprem kıskacında”

Yayın tarihi

-

Yazar:

TÜİK verilerine göre sayıları 3,4 milyonu aşan, istihdamın %71’ini, üretimin %37,3’ünü oluşturan, ekonomik katma değerin %35,5’ini tek başına sırtlanan KOBİ’ler finansmana erişimden dijitalleşmeye kadar çok sayıda sorunla karşı karşıya! KOBİ’lerin tam bir üretim ve istihdam ambarı olduğunu vurgulayan Ortak Akıl Danışmanlık CEO’su Dr. Yılmaz Sönmez, “Başta dijitalleşme olmak üzere küresel rekabetçilikte KOBİ’lerimizin elinin güçlendirilmesi gerekiyor. Ciro, katma değer ve teknolojik dönüşüm odaklı yapısal sorunlar, küresel riskler, deprem felaketinin görünen ve görünmeyen sonuçlarıyla birleştiğinde sürdürülebilir büyüme üzerindeki soru işaretlerini artırıyor” dedi.

Dünyada Covid-19 pandemisi ile başlayan, Rusya-Ukrayna savaşının tetiklediği enerji, gıda ve hammadde krizi ile derinleşen, enflasyon ve resesyon endişeleriyle tırmanan olayların gölgesinde kalan KOBİ’ler oldukça zorlu bir virajdan geçiyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun Kasım 2022’de yayımladığı rapora göre, KOBİ’lerin karşılaştığı en büyük zorluklar; %67 hayatta kalma ve büyüme, %48 yeteneklere erişim, %34 şirket kültürünü ve değerlerini koruma, %25 teknolojik dönüşüm talebine karşılık verme ve %24 finansmana erişim olarak sıralanıyor.

Dünya ekonomisinin çarkları KOBİ’lerle dönüyor

Dünya ekonomisinin çarkların KOBİ’ler sayesinde döndüğünü belirten Ortak Akıl Danışmanlık CEO’su Dr. Yılmaz Sönmez, Türkiye’de KOBİ’lerin üretim ve istihdam ambarı olarak istihdamın %71’ini, cironun %44’ünü, üretim değerinin %37,3’ünü ve faktör maliyetiyle katma değerin %35,5’ini tek başına sırtlandığını söyledi. Dr. Yılmaz Sönmez, konuya ilişkin şu ifadelerde bulundu:

“En güncel TÜİK verilerine göre sayıları 3,4 milyonu aşan KOBİ’ler Türkiye’deki tüm girişimlerin %99,7’sini oluşturuyor. KOBİ’ler toplam ihracatımızın %30,4’ünü, ithalatın ise %14,7’sini gerçekleştirirken büyük şirketlerin ihracatı içerisindeki dolaylı paylarını kattığımızda sağlanan katma değer yine oldukça yüksek. KOBİ’lerin ihracatının %90,8’ini imalat sanayi ürünleri oluştururken, toplam AR-GE harcamalarının %27,1’ini KOBİ’ler üstlenmiş durumda. Bununla birlikte KOBİ’lerin %55,9’u düşük, %31’i orta-düşük teknoloji düzeyinde yer alırken, sadece %12,4’ü orta-yüksek ve %0,7’si yüksek teknoloji kapsamında sınıflandırılıyor. KOBİ’lerimizin ciro, katma değer ve teknolojik dönüşümde yaşadığı yapısal sorunlar küresel risklerle birleştiğinde sürdürülebilir büyüme üzerindeki soru işaretlerini artırıyor. Mevcut durumda KOBİ’lerimiz sürdürülebilir büyümenin bayraktarlığını yapabilmesi oldukça zor görünüyor”

Dijital Dönüşüm Şart

Türkiye’deki KOBİ’lerin finansmana erişimden dijitalleşmeye kadar çok sayıda yapısal sorunla mücadele ettiğine dikkat çeken Dr. Yılmaz Sönmez, “KOBİ’lerimizin %59,8’inin 2021 yılında en az bir kez siber ihlal olayı yaşadığını, %46,1’inin bilgi-iletişim uzmanı istihdam ettiğini, %6,2’sinin yapay zekadan faydalandığını ve imalat sanayindeki KOBİ’lerin sadece %21,6’sının endüstriyel robot kullandığını düşündüğümüzde başta dijitalleşme olmak üzere küresel rekabetçilikte KOBİ’lerimizin elinin güçlendirilmesi gerekiyor” dedi.

Deprem felaketi yapısal kırgınlıkları artıracak

Deprem felaketinin görünen ve görünmeyen sonuçlarının KOBİ’lerin yapısal kırılganlıklarını daha da artıracağını vurgulayan Dr. Yılmaz Sönmez, “Küresel ticarette %47,3 pay ile en büyük payı olan Avrupa’daki resesyon ile lojistik, tekstil, hazır giyim, tarım ve hayvancılık, mücevher, turizm gibi sektörlerde bölge kaynaklı tedarik zincirlerindeki aksama hatta kopma riskini de göz önünde bulundurduğumuzda KOBİ’ler için korkulu senaryolar kapıyı çalıyor. ‘İşleyen demir’ KOBİ’lerimiz küresel makro-ekonomik peyzaj zorlaştıkça ciddi bir direnç sınavından geçiyor” diye belirtti.

Yapısal sorunlar KOBİ’lerin sürdürülebilirliği için büyük tehdit

Türkiye’deki KOBİ’lerin küresel rekabette söz sahibi olmak ve sürdürülebilir büyüme dinamiklerini yakalamak için yeni yetenekler kazanması gerektiğine değinen Dr. Yılmaz Sönmez, konuyu şu sözlerle açıkladı: “KOBİ’lerin risk algısında tedarik zinciri kesintileri, siber olaylar ve makro-ekonomik gelişmelerden endişeli olduğu görülüyor. Allianz Risk Barometresi’ne göre dünyada 2023 yılı itibariyle orta ölçekli firmalar için en önemli risklerin başında %31 ile siber olaylar yer alıyor. Ardından %28 ile makro-ekonomik gelişmeler, %23 ile enerji krizi geliyor. Ülkemizdeki KOBİ’lerin yapısal sorunlarını düşündüğümüzde tablo bizim için biraz daha karamsar” dedi.

KOBİ’ler için yol haritası

Dr. Yılmaz Sönmez, KOBİ’leri krizlere karşı daha dirençli hale getirerek başarıya taşıyacak faktörleri şöyle sıraladı: “Fiziksel ve dijital varlıkları güvenceye alınması, tedarik alternatiflerini çeşitlendirilmesiyle tedarik süreçlerindeki kesintilerin önüne geçilebilir. Dijital ekonominin aktörleri arasına katılarak dijital uçurumun kapatılması küresel rekabete güç kazandırır. İç ve dış siber tehditlere karşı “asla rehavete kapılmayan ve sürekli doğrulayan” işletmeler yaratılmasıyla siber güvenlik bir tehdit olmaktan çıkar. Bunun için e-ticaretten bulut teknolojilere kadar tüm unsurları kapsayacak dijitalleşme senaryoları hazırlayarak entegre dijitalleşme benimsenmeli. Öte yandan aniden gelebilecek krizlere karşı mücadele edebilmek için daha fazla çeviklik elde etmek gerekiyor. İstihdamın başını çeken KOBİ’lerin istihdamda bir cazibe merkezine dönüşmesinin yolu genç yeteneklerin beklentisine uygun işyerleri inşa etmekten geçiyor. Bunun için de gençlerle empati kurulmalı!”

Haberin Devamı

Haberler

Google ve Endeavor Türkiye İş Birliğiyle AccelerateX Programı Başlıyor…

Yayın tarihi

-

Yazar:

Endeavor Türkiye ve Google iş birliğiyle gerçekleştirilen AccelerateX Programı, girişimlerini büyütmek isteyen girişimcilere yeni bir dünyanın kapılarını açıyor. Özel olarak tasarlanan içeriğiyle Endeavor ve Google uzman mentor ağına erişim imkanı sunan ücretsiz program, 3 aylık yoğun atölyeler ile girişimcilerin gelişimlerine destek oluyor.

Programa kabul edilen 12 start-up kurucusuna, hem Google hem de Endeavor Türkiye tarafından pek çok imkan sunuluyor. Girişimler, Google tarafından program girişimcilerine özel sağlanan reklam ve bulut hizmetine, pazarlama ve iletişim desteğine ve pek çok eğitime erişim imkanına sahip olacaklar.

Endeavor ise program boyunca girişimcilere, mentorlardan destek alma ve yatırımcılarla tanışma fırsatı sunacak. Girişimciler, program boyunca ve sonrasında Endeavor’ın Girişimci Seçim ve Destek ekibi tarafından yakın takibe alınarak Endeavor Yerel Seçim Panelleri’ne katılım önceliğine sahip olacak ve Endeavor Girişimcileri arasına katılma şansını yakalayacak.

Program boyunca strateji ve iş geliştirme atölyelerinde, konu uzmanları eşliğinde ürün, strateji, satış, pazarlama, İK, kültür ve globalleşme konuları ele alınacak. Girişimciler ayrıca, düzenlenen forumlarda diğer girişimlerle bir araya gelerek benzer aşama girişimlerin yaşadığı zorlukları tartışma ve birlikte iş geliştirme imkanına kavuşacaklar.

Programın sonunda ise girişimcileri yatırımcılarla buluşturacak Demo Day Etkinliği gerçekleştirilecek. Türkiye girişim ekosisteminin önemli temsilcilerinin davet edileceği Demo Day’de girişimciler, kendilerini tanıtma ve yatırım bulma yolunda önemli bir fırsat yakalayacaklar.

Teknoloji üreten ya da kullanan tüm girişimlere açık olan programa, kurulu bir şirketi olan ya da erken aşama ürününü pazara sunmuş, kurucu ortaklar dışında en az bir çalışanı bulunan, ekibinde bir teknoloji lideri olan ve İngilizce dil yeterliliğine sahip olan girişimciler katılabilecek. Detaylara https://panel.basinlistem.com/UrlRedirect.ashx?Mail=mesut@monetatanitim.com&MailID=23620046&url=https%3a%2f%2frsvp.withgoogle.com%2fevents%2facceleratex%2fhome sitesinden ulaşılabilir.

Programı değerlendiren Endeavor Türkiye Genel Sekreteri Aslı Kurul Türkmen, “Google gibi bir teknoloji lideriyle birlikte girişimcilere ulaşmaktan mutluyuz. Google deneyimi, mentor ağı, ürün ve eğitimleriyle girişimcilere globalleşme yönünde farklı olanaklar sunabileceğimizi düşünüyoruz. AccelerateX, büyümek isteyen girişimler için kaçırılmayacak bir fırsat” dedi.

Google Türkiye Reklam Pazarlama Müdürü Seçkin Tokgöz, ”Girişimler Türkiye ekonomisinin dijitalleşmesinde büyük öneme sahip. Biz de Google Türkiye olarak girişimcilik ekosistemi desteklemek adına bu alanda pek çok çalışma yürütüyor, kamu ve özel sektör paydaşlarımızla iş birliğinde bulunuyoruz. Girişimcilik alanında başarılı işlere imza atan Endeavor Türkiye ile AccelerateX Programı için bir araya geldiğimiz için mutluyuz. Hepimizi çok heyecanlandıran bu programla girişimlerin ve girişimcilerin ihtiyacı olan donanımları kazanmalarına yardımcı olacağımıza inanıyoruz.”dedi.

Detaylar ve başvuru için https://panel.basinlistem.com/UrlRedirect.ashx?Mail=mesut@monetatanitim.com&MailID=23620046&url=https%3a%2f%2frsvp.withgoogle.com%2fevents%2facceleratex%2fhome

Endeavor Türkiye Hakkında

Merkezi New York’ta olan, etkin girişimcileri destekleyen ve 33 ülkede faaliyet gösteren Endeavor Derneği, Türkiye’de 2006 yılından bu yana Yönetim Kurulu Üyeleri ve mentörlerinin desteğiyle büyüme aşamasındaki ScaleUp şirketleri tespit ederek büyümelerine ivme kazandırmaktadır. Tüm dünyadan 1700’den fazla girişimci ve 3200’den fazla mentörü ağında bulunduran Endeavor’ın, Türkiye’den seçilen 68 şirketi arasında Yemeksepeti, Insider, Gram Games ve son dönemde exit yapmış olan Peak Games, iyzico ve Foriba gibi başarılı şirketler bulunuyor. Detaylar için www.endeavor.org.tr‘yi ziyaret edebilirsiniz.

Haberin Devamı
Advertisement

Trendler

Copyright © 2011-2019 Moneta Tanıtım Organizasyon Reklamcılık Yayıncılık Tic. Ltd. Şti. - Canan Business Küçükbakkalköy Mah. Kocasinan Cad. Selvili Sokak No:4 Kat:12 Daire:78 Ataşehir İstanbul - T:0850 885 05 01 - info@monetatanitim.com