Connect with us

Haberler

Çağrı merkezi hizmetleri eğitimi veren üniversitelerin sayısı hızla artıyor

Published

on

 

Önümüzdeki 5 yıl içinde toplam 100 bin kişiye iş olanağı sağlayacağı tahmin edilen çağrı merkezi sektöründeki yatırımlar birçok ilde hızla artmaya devam ediyor. Çağrı Merkezleri Derneği (ÇMD) Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı, sektörün gençler için birçok kariyer fırsatı oluşturduğunu ve gelecek dönemdeki büyümeye paralel olarak yönetici ihtiyacında da artış olacağını öngördüklerini belirtti. Bu kapsamda, Türkiye’de 9 üniversitede bulunan Çağrı Merkezi Hizmetleri Ön Lisans Programı’nın gençlerin bu alandaki eğitimi ve sektör için büyük önem taşıdığını söyledi. Ayrıca, 2012-2013 döneminde Çağrı Merkezi Hizmetleri Ön Lisans Programı’nı kazanan toplam öğrenci sayısının 1020 olduğunu ifade etti.

 MD LOGO

Kurumların müşterileri ile ilk temas noktası konumunda bulunan çağrı merkezlerinin oluşturduğu pazar, 2012 yılı araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de 2.4 milyar TL’ye ulaştı. Her geçen yıl hızlı büyümesini sürdüren çağrı merkezi sektöründe 2012 yılında yaklaşık 67 bin kişi istihdam edildi, 2013 yılında ise bu rakamın 80 bini aşacağı tahmin ediliyor. Önümüzdeki 5 yıl içinde toplam 100 bin kişiye iş olanağı sağlayacağı tahmin edilen çağrı merkezi sektöründeki yatırımlar İstanbul, Ankara ve İzmir dışında, Anadolu’nun birçok ilinde artmaya devam ediyor.

ÇMD Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı, sektördeki istihdamın sürekliliğini sağlamanın en önemli yollarından birinin gençlerin bu işi meslek olarak algılamaları ve sektördeki fırsatların farkına vararak kariyerlerini de bu sektörde planlamaları olduğunu söyledi. Tarakçı: “Çağrı Merkezleri Derneği olarak, sektördeki istihdamın sürekliliğini sağlamak ve gençleri sektörümüz hakkında bilgilendirmek amacıyla, eğitim kurumlarında çağrı merkezi hizmetleri ile ilgili programların açılmasına destek veriyor, üniversitelerin gerçekleştirdiği panellere katılıyoruz. Öğrencilerin, çağrı merkezlerini ziyaret etmeleri için imkan oluşturuyoruz. Ayrıca dernek yöneticilerimizi, sektör hakkındaki dersler için gönüllü eğitmen olarak yönlendirebiliyoruz. Lise ve dengi meslek okullarında, üniversitelerde, çağrı merkezleri ile ilgili bölüm ve programların daha yaygın olarak açılması sektörümüz için büyük önem taşıyor.” diyerek sözlerine devam etti ve dernek olarak eğitim kurumlarındaki bu ve benzer girişimleri her zaman destekleyeceklerini de ekledi.

ÇMD’nin yaptığı araştırmaya göre, Türkiye’de dokuz üniversitede Çağrı Merkezi Hizmetleri Ön Lisans Programı yer alıyor. Bu ön lisans programları kapsamında öğrenciler, iki yıl boyunca eğitim alıyorlar.

İki yıllık Çağrı Merkezi Hizmetleri Ön Lisans Programı bulunan üniversiteler:

  • Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
  • Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi
  • Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu
  • Bülent Ecevit Üniversitesi Çaycuma Meslek Yüksekokulu
  • Erzincan Üniversitesi Kemah Meslek Yüksekokulu
  • Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu
  • Nevşehir Üniversitesi Gülşehir Meslek Yüksekokulu
  • Okan Üniversitesi Meslek Yüksekokulu
  • Süleyman Demirel Üniversitesi Gönen Meslek Yüksekokulu

Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Çağrı Merkezi Hizmetleri Önlisans Programı’nın kontenjan sınırı bulunmuyor. 2012-2013 döneminde Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Çağrı Merkezi Hizmetleri Önlisans Programı’nı kazanan kişi sayısı 425. Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Çağrı Merkezi Hizmetleri Önlisans Programı’nın 2012-2013 eğitim-öğretim yılı itibariyle sınırsız kontenjanı bulunuyor. 2012-2013 döneminde Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Çağrı Merkezi Hizmetleri Önlisans Programı’nı kazanan kişi sayısı ise 84. Bitlis Eren Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Çağrı Merkezi Hizmetleri Programı’nın kontenjanı ise 45 kişi. Bülent Ecevit Üniversitesi Çaycuma Meslek Yüksekokulu Çağrı Merkezi Hizmetleri Programı’na 2012-2013 öğretim yılından itibaren 50 örgün (gündüz) öğretim, 50 ikinci (gece) öğretim öğrencisi alınacak. Erzincan Üniversitesi Kemah Meslek Yüksekokulu Çağrı Merkezi Hizmetleri Programı’nın ise 2012-2013 eğitim-öğretim dönemi için örgün öğretimde 50, ikinci öğretimde 50, uzaktan eğitimde 75 öğrenci kontenjanı bulunuyor. Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Çağrı Merkezi Hizmetleri Programı ise birinci öğretimde 60 kontenjanıyla eğitim-öğretimini sürdürüyor. Nevşehir Üniversitesi Gülşehir Meslek Yüksekokulu Çağrı Merkezi Hizmetleri Programı ise 40 öğrenci kontenjanına sahip. Okan Üniversitesi Meslek Yüksekokulu Çağrı Merkezi Hizmetleri bölümünün ise örgün öğretimde 30, ikinci öğretimde 30 olmak üzere toplamda 60 kontenjanı mevcut. Süleyman Demirel Üniversitesi Gönen Meslek Yüksekokulu Çağrı Merkezi Hizmetleri Bölümü ise birinci ve ikinci öğretim için 40’ar öğrenci alıyor.

Sektördeki kariyer fırsatları

ÇMD Yönetim Kurulu Başkanı Metin Tarakçı, çağrı merkezi sektöründeki kariyer fırsatları ile ilgili olarak ise şu bilgileri verdi: “Çağrı merkezlerinde çalışan kişiler, ilk olarak iyi bir iletişimci olma fırsatına sahip. Bu durum, yalnızca iş yaşamının değil, sosyal ve özel hayatın da kalitesini artırmak için önemli bir gelişim. Ayrıca, sektörümüzde tüm çalışanlar için birçok eğitim faaliyeti yürütülüyor. Çağrı merkezlerindeki çalışanların gelişimine odaklanan akademik yapılar ile de yedekleme ve yetiştirme programları uygulanıyor. Bu eğitimler, mevcut çalışanları bir sonraki pozisyona hazırlamakla birlikte kişilerin gelişimine büyük katkılar sağlıyor. Tüm bu avantajların yanı sıra, sektörümüzün büyüme hızı, önümüzdeki dönemde yönetici ihtiyacında da artış olacağının sinyallerini veriyor. Tüm bu bilgilerin ışığında, sektörümüzün, bu alanda çalışmak isteyenlere ve halihazırda çalışanlara, önemli kariyer fırsatları sunduğunu söyleyebiliriz.”

Çağrı Merkezleri Derneği hakkında:

Çağrı Merkezleri Derneği (ÇMD), Türkiye’de çağrı merkezleri sektörünün gelişimini sağlamaya, faaliyet ve etki alanını genişletmeye yönelik iş/güç birliğini hedefleyen referans kuruluş olmak üzere, Kasım 2008 tarihinde 9 kuruluşun ortak girişimiyle kurulmuştur. ÇMD, kısa sürede toplam 38 kurumun üyeliğiyle, sektörün yaklaşık yüzde 85’ini temsil eder konuma gelmiştir. ÇMD, çağrı merkezlerinin faaliyet alanlarını kamuoyuna daha iyi tanıtmayı, sunulabilecek katma değerleri iş dünyasına anlatmayı, mesleki sorunları paylaşmayı, değişik paydaşlar arasında bir iletişim ve uzlaşı platformu olmayı ve sektör problemlerine çözüm getirmeyi amaçlamaktadır.

ÇMD hakkında daha ayrıntılı bilgiyi www.cagrimerkezleridernegi.org adresinden edinebilirsiniz.

Continue Reading
Advertisement
Click to comment

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haberler

Dicle Elektrik’ten Ekosisteme Sürdürülebilir Aydınlatma Çözümü

Published

on

By

Sokak ve cadde aydınlatmalarında öncü bir yeniliğe imza atan Dicle Elektrik, EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan “Makaralı Aydınlatma Direği” projesini titiz bir çalışmanın ardından başarıyla hayata geçirdi. Tasarruf sağlayan proje hakkında konuşan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, aydınlatma direklerinin yaygınlaşmasıyla elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması sağlanabileceğini ifade etti.

Hizmet bölgesinde bulunan 6 ilde çevre odaklı sürdürülebilir çalışmalara imza atan Dicle Elektrik, devrim niteliğinde kabul edilebilecek bir projesini daha tamamladı. Dicle Elektrik Ar-Ge Merkezi mühendislerinin fikrinden doğan ve 18 aylık titiz bir çalışmanın ardından hayata geçirilen çevre ve çalışan dostu “Makaralı Aydınlatma Direği” projesi başarıyla tamamlandı.

Hem iş güvenliğine hem de çevre korumasına katkı
Makaralı Aydınlatma Direği projesinin, hem teknik hem de tasarım açısından aydınlatma sistemlerini iyileştirmek amacı taşıdığını belirten Dicle Elektrik Ar-Ge Direktörü Dr. Mustafa Çelikpençe, projenin detayları hakkında açıklamalarda bulundu. Dr. Çelikpençe, “Projemizle birlikte iş kazalarını azaltmak, zaman ve maliyet optimizasyonu sağlamak, personel iş yükünü hafifletmek ve aydınlatma sistemlerindeki sorunları hızlıca çözerek kullanıcı memnuniyetini artırmak hedefleniyor.

Yeni aydınlatma direklerimizden Diyarbakır Genel Müdürlük binamız önünde iki adet prototipi de sergiliyoruz. Bu yeni tasarım direkler, mevcut direklerin üzerine eklenen yeni bir konsol ile birlikte hareketli armatür mekanizmalarıyla donatıldı. Aydınlatmanın yanı sıra kamera, GSM, hoparlör gibi ekipmanlarla da entegre edilebilecek esneklikte tasarlanan direkler; hırsızlık benzeri olaylara maruz kalarak zarar görmesini engellemek için vandal kilit sistemi ile koruma altına alındı” diye konuştu.

“Karbon ayak izi yüzde 30’a varan oranda azalacak”
EPDK Ar-Ge Komisyonu tarafından onaylanan proje hakkında açıklamalarda bulunan Dicle Elektrik Genel Müdürü Yaşar Arvas, projenin yaygınlaşması ile elektrik sektöründe sıkça kullanılan sepetli kamyonetlerin kullanımının azalacağını, böylece her 100 kilometrede yüzde 30’a varan bir karbon ayak izi azalması beklendiğini ifade etti. Arvas, Dicle Elektrik olarak elektrik dağıtım sektöründe sürdürülebilir ve yenilikçi çözümlerle kamuoyunun huzuruna çıkmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, “Ar-Ge çalışmalarına büyük önem veriyoruz. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan Ar-Ge Merkezi açma izni alan ilk elektrik dağıtım şirketi olduk. Patent portföyümüzü genişletiyor olmaktan memnuniyet duymakla birlikte bu projenin çalışan güvenliğine yönelik olması ayrıca gurur verici. Bu kritik aşamanın ardından patent süreçlerine de başladık. Projenin tüm süreçlerinde emeği geçen Dicle Ar-Ge Merkezi çalışma arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.” diye konuştu.

 

Continue Reading

Haberler

Türk Loydu, klaslamanın en önemli kuruluşu IACS’ın 12. üyesi oldu

Published

on

By

Türk Loydu, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS’ın 12. üyesi olarak kabul edildi. Uluslararası Klaslama Kuruluşları Birliği (IACS) üyeliği, uluslararası deniz emniyeti, çevre koruma ve sürdürülebilirlik gibi kritik alanlarda Türk Loydu’nun etkisini artırarak, Türk denizcilik sektörünün uluslararası düzeyde daha fazla söz sahibi olmasına katkı sağlayacak.

1930’lara dayanan çalışmalarıyla resmi olarak 11 Eylül 1968 yılında kurulan, güvenli gemilere ve temiz denizlere adanmış olmanın yanı sıra, Birleşmiş Milletler Uluslararası Denizcilik Örgütü’nün danışmanı statüsünde uluslararası bir kuruluş olan IACS; teknik destek, uyumluluk doğrulaması, araştırma ve geliştirme yoluyla deniz güvenliği ve düzenlemelerine benzersiz bir katkı sağlıyor. Dünyanın kargo taşıma tonajının %90’ından fazlası, IACS üyelerinin belirlediği sınıflandırma, inşaat ve ömür boyu uyumluluk kuralları ve standartları kapsamında yer alıyor. 2001 yılında SWEDAC’tan ISO 17021 standardına göre akreditasyon alarak bu kapsamda akredite edilen ilk ulusal kuruluş olan Türk Loydu Vakfı, 2006’ya gelindiğinde Paris Mou Yüksek Performans Listesi’nde ilk kez yer alan ve Avrupa Birliği’nden onaylanmış kuruluş olarak tescil ediliyor. 2011 yılında da küresel klaslama pazarının en önemli kuruluşu olan IACS tarafından klas kuruluşu statüsü ile tescil edilen Türk Loydu, günümüzde resmi olarak IACS üyeliğine hak kazanarak, birliğin 12. üyesi oluyor.

Konuyla ilgili olarak Türk Loydu tarafından, “Cumhuriyetimizin 100. yılında büyük onur!” başlığıyla servis edilen açıklamada, şu ifadeler kullanılıyor: “Günümüzde Türk Loydu, denizcilik sektörü başta olmak üzere enerjiden imalata, savunma sanayiinden lojistiğe kadar tüm sektörlerde; klaslama, denetim, kalite yönetim ve ileri mühendislik gibi birçok alanda hizmet veriyor. Çok sayıda bilimsel ve teknik konferanslarda yer almanın yanı sıra aynı zamanda eğitimler veriyor, çok sayıda öğrenciye burs desteği sağlıyor. 1962 yılında Gemi Mühendisleri Odası tarafından kurulan Türk Loydu bugüne kadar yaklaşık 3000 adet geminin klaslama hizmetinin yanı sıra, Türkiye ekonomisinin can damarı olan dünyaya mal olmuş projelere de imza atıyor. 61 yıllık tarihinde altmış biri aşkın dev proje, Türk Loydu’nun da imzası ve çalışmalarıyla hayata geçti. İstanbul Havalimanı, Akkuyu Nükleer Güç Santrali, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Osman Gazi Köprüsü, 1915 Çanakkale Köprüsü, Yüksek Hızlı Tren, TCG Anadolu Gemisi, Nene Hatun Sondaj Gemisi, Rize-Artvin Havalimanı, birçok futbol stadyumu bunlardan sadece birkaçıdır. Klaslama, yasal sertifikasyon, test, muayene, belgelendirme ve onaylanmış kuruluş hizmetlerini 2017 yılından itibaren Türk Loydu Uygunluk Değerlendirme Hizmetleri A.Ş. bünyesinde yerine getiren Türk Loydu Vakfı, fiziki alanlarının yeterliliği ve gelişmeye açık oluşu ile büyüme yolunda hızla ilerliyor. Türk Loydu, Türkiye’nin milli kuruluşudur. Yetkisi olan alanlar hemen hemen Türkiye’nin ekonomisine katkı sağlayan sektörlerin tamamını içermektedir ve IACS üyeliğimiz ile büyümenin, gelişmenin ve ülkemize katkı sağlamanın faydası ve gururu 100. yılında Türkiye Cumhuriyeti’nindir.”

Continue Reading

Haberler

Su kaynaklarımızı korumamıza yardımcı olacak yöntemler

Published

on

By

Su, dünyamızdaki yaşamın kaynağı ve canlı ekosisteminin hayatını devam ettirebilmesi için de ihtiyaç duyduğu en temel öğe. Dünyamızın milyonlarca yıldır sürdürdüğü ve kendi kendini temizleyerek canlılara hayat veren su döngüsü, yine insan etkisi ile son yıllarda iyice bozulmaya başladı. Bilinçsiz su kullanımı ve tüketimi, hızlı sanayileşme, büyüyen şehirler ve yanlış tarım uygulamaları gibi birçok farklı faktör suyumuzun kirlenmesine ve kendi içerisindeki döngüsünün bozulmasına yol açıyor. Yarattığımız bu kirliliğe ve su döngüsüne verdiğimiz zarara dur diyecek olan da yine bizleriz. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle müşterilerine hizmet veren Generali Sigorta, 22 Mart Dünya Su Günü’nde suyumuzu nasıl temiz tutabileceğimiz, israf etmeden kullanabileceğimiz ve koruyabileceğimize dair ipuçlarını paylaştı.

Atıklar doğrudan suya boşaltılmamalı

Suyumuzu en çok kirleten öğelerden birinin bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde doğaya bırakılan atıklar olduğu biliniyor. En basit haliyle gün içerisinde mutfaktan boşaltılan ve suya karışan yemek artıkları, kullanılmış yağlar, suya atılan peçete ve kağıtlar, kanalizasyona dökülen atıklar doğrudan suya karışarak kirlenmesine neden oluyor. Bu da suyun temas ettiği toprağın kirlenmesi ve kendi içindeki dengesinin bozulmasına, aynı zamanda da bu suları tüketen evcil hayvan ya da insanların hastalanmasına yol açıyor. Atık kontrolünün hem bireysel hem de şirketler ya da kamu kurumları tarafından çok iyi yapılması, suyun korunması ve temiz tutulması için atılabilecek en önemli adımlardan.

Suyu boşa kullanımı engellenmeli

Suyumuz, hayatımızı devam ettirmemiz için ihtiyaç duyduğumuz en önemli kaynak. Bunun için de tek damlasının bile israf edilmemesi, boşa akıtılmaması ve kullanılmaması çok önemli. Özellikle evlerin içerisinde elde bulaşık yıkamak, el yıkarken ya da diş fırçalarken suyu boşa akıtmak, bozuk su tesisatlarını tamir ettirmemek, sık ve gereksiz yere araç yıkatmak, bahçe sulama gibi işlemler için damlama gibi etkin yöntemleri kullanmamak suyun israf edildiği örnekler arasında. Bu ve benzeri kullanım yanlışlarının da önüne geçerek suyumuzu koruma altına almak ise çok önemli.

Plastik kullanımından vazgeçilmeli

Suyumuzu en çok kirleten maddelerden biri de plastik. Günlük hayatımızda birçok noktada kullandığımız ve doğaya doğrudan zarar veren plastikler, suyun içerisinde yüzlerce yıl bozulmayarak kirletici özelliklerini koruyor. Bunun için plastik poşetler, şişe sular gibi ürünlerin kullanımının sıfıra indirilmesi gerekiyor. Doğaya bırakılan her bir plastik madde, canlı ekosistemini de doğrudan etkileyerek yaşam alanlarını tahrip ediyor.

Çevreyi kirleten ürünlerin kullanımı azaltılmalı

Gün içerisinde sıkça kullanılan, plastiğin yanı sıra geri dönüştürülemeyen farklı materyallerden oluşan ürünlerin kullanımı da suyumuzu kirleten unsurlar arasında. Deodorant, parfüm gibi ürünlerin hem üretimi hem de kullanımı sırasında yapılan hatalar da su kaynaklarının uzun vadede farklı kimyasallarla kirlenmesine neden oluyor. Yine buna benzer kişisel bakım ürünleri ve kozmetikler de suyun kirlenmesini sağlıyor. Bu ürünlerin kullanımı sonrasında yıkanması sırasında karışan kimyasal maddeler, su kaynaklarına ulaşarak doğanın dengesinin bozulmasına yol açıyor. Bunun için doğa dostu olan, sertifikalı ve kirlenmeyi azaltacak ürünlerin tercih edilmesi de etkili bir yöntem olabilir.

Deniz, göl ve nehirlerin temiz tutulması gerekiyor

Su döngüsünün en önemli parçalarından biri olan ve ana su kaynakları arasında da sayılan denizlerin, göllerin ve nehirlerin de kirletilmemesi ve korunması gerekiyor. Bu su kaynaklarına çöp atılmaması, var olan çöplerin temizlenmesi ve hiçbir şekilde atık karıştırılmaması suyun korunması için çok önemli. Özellikle su döngüsünün önemli bir parçası olan tatlı su kaynaklarının kirletilmemesi için bireysel olarak harekete geçilmesi canlı hayatın devamlılığı için de gerekli noktalardan biri olarak öne çıkıyor.

Pil atıklarına dikkat edilmesi

Günlük hayatta bir güç kaynağı olarak kullanılan piller, suyu ve toprağı kirleten en önemli maddeler arasında. İçerisinde bulunan cıva, kurşun, nikel gibi ağır metaller, atık olarak doğaya bırakıldıklarında uzunca bir süre kirlenmeye sebebiyet verebiliyor. Bu sebeple pillerin mutlaka toplanması, uygun alanlara atık olarak bırakılması, imha edilmesi ya da geri dönüştürülmesi gerekiyor. Pillerin suya hiçbir şekilde temas ettirilmemesi büyük önem taşıyor.

Continue Reading

Yorumlar

  • {{{ review.rating_post_title }}}
    User Avatar
    {{{ review.rating_title }}}

    {{{review.rating_comment | sstr | nl2br}}}

    Show

Trendler